Sonntag, 19. April 2015

Eyvah Misafir Geliyor!

Haftasonu çocuklu misafir gelecek telaşı, bundan uzun yıllar önce beni 3 gün öncesinden meşgul eder ve temizlik kampına sokardı. Şimdi ne oldu da rahatladım, speedy Gonzales gibi fırıl fırıl dönmüyorum ortalıkta bilemiyorum.

Evim her daim temiz değildir, tutamadım, olmadı. Bana yakışmıyor. Sabah kalktıktan sonra günü, temizlikle açmak yerine çalışmayı veya okumayı tercih ederim. Haftalık temizlik ile misafir ağırlama temizliği bana göre farklı olsa da eşim sayesinde, evi misafire gerektiği kadar hazırlamayı da öğrendiğimden bu yana daha da rahatım. 

Tozu görmeden toz almayan biri olarak eşimin beni eğitmesine açıkmışım aslında. Yine de misafir öncesi türkleşip evde değil de müzede yaşıyormuşuz  gibi gösterme hastalığına kapılıveriyordum. Eşimin ‘Misafir için derin temizliğe girip hem kendini hem beni strese sokacaksan, misafir çağırmayalım.’ sözüne hak verdiysem de; kültürümüz gereği misafire saygıyı defalarca anlatmaya çalıştım. ‘Küçük çocuklu bir ailede mümkün olamayan birşeyi yapmaya uğraştığım gerçeğini ‘ama bunu herkes yapıyor’ savunmasıyla çürütmeye çalıştım yıllarca. ‘Nerede’ sorusuna ise tek yanıtım vardı ‘Türkiye’de’.

Kaç sene, kaç misafir öncesi aynı konuşma geçti aramızda saymadım. Her seferinde o, kendi listesindeki ilkleri (önemli olan çocuklarımız-hazırlık yüzünden çocuklarımıza zaman ayıramıyoruz-, mutlu olmamız-temizleme oranına göre geriliyoruz-, misafirlerimizle güzel zaman geçirmemiz-temizlikten bitap düşünce enerjimiz kalmıyor-), ben de kendiminkilerini (temiz ev-temizliği tüm gün sürse de-, güzel yemek-hazırlığı tüm gün sürse de-, herkesin bakımlı gözükmesi-hazırlığı birkaç saat sürse de-, misafire verilen önem-demek ki onları ailemden daha çok önemsiyorum-) kendi çapımızda sabırla aktarmaya çalıştık. O beni biraz anladı, bense onu ama sonunda o daha ağır bastı, itiraf edeyim. Savunduğu şeyler, benim de önem verdiğim kriterlerdi: Önemli olan ailemiz! Temizlik 2. planda. Misafirleri mutlu karşılamak, rahat olmak, misafir gittikten sonra üzerimizden kamyon geçmiş hissini yaşamamak için hazırlığı minimuma indirmenin yollarını beraber bulduk: Evin göründüğü kadarını temizlemek! (Tam erkek işi!)

Misafirimizin geleceğini haftalar önce bilmeme rağmen, evi temizlemeye o günün sabahı başladım ama ev 3 sene önceki aynı ev. 3 günlük işi sabaha sığdıramama mantığını ise geç kurmuş bulundum. ‘Salonu şu kadar zamanda temizliyorsam, diğer odalar+kek+börek+ masa düzeni+öğle yemeği+ kıyafet+makyaj öğleden sonraya kadar mümkün değil yetişmez’ hesabında kayboluyorum. Eşim sayesinde öğrendiğim taktikleri uyguluyorum kafamda: çalışma odasına girmezler,geç, çocuk odalarını çocuklar toplasın, tozlu değil salon kadar, onu da geç, yatak odası namahrem, oh ondan da kurtuldum, lavabolar çok önemli, küveti temizlesem n’olur temizlemesem n’olur?   
               
Yine de minimum iş, saatlerimizi aldı. Salona alıcı gözüyle tekrar bakınca, evin, temizlenecek ne kadar çok gizli köşesi varmış: Krem kutusunun tozlu yüzü, penceredeki parmak izleri, gri sandığım tablo çerçevesi, koltuk ve sehpa bacakları... Firma körlüğü denen hastalığa yakalandığımızı o zaman anladım: Gözümüzün önündeki şeyleri, 2 günden sonra görmemeye başlıyoruz.

Pratiklik, hastalık yapıp şöyle bir şey de düşündürür: Her çocuklu eve ekstra bir acil depo odası!  Dağınıklığı misafirin kalma süresince tıkabileceğiniz ve gittiklerinde yine salonun bilumum yerlerine koyabileceğiniz: Onu da denedik, denemedik değil. Çocuklar bebek yaşlarındaydı ve yine bizim yeterince zamanımız yoktu. Salonda masanın üzerinde duran tüm kağıtları, cevap verilecek evrakları, kişisel yazışmalarımızı ve tabii ‘to do list’ imizi bir karton kutuya koyup çalışma odasına götürdükten kısa bir süre sonra, uzun bir hafıza kaybına uğramıştık. Aylar sonra kutuyu ve yaptığımız süper aksiyonu hatırlayıp, içinde ödeme tarihi geçmiş olabilecek bir makbuzun varlığı şüphesiyle can havliyle deşmiştik. Çocuklu normal bir aile olmak zor zanaat, vesselam!

Bir başka çözüm: Çocuklar büyüyene kadar misafir kabul etmemek, misafirliğe gitmek. Bunu da denedik. Vicdan azabından kahrolana kadar. E artık biz de onları kabul etsek, ama 3 gün boyunca evi hazırlamak lazım, tam hazırladıktan sonra yine dağılır, çocuklar 3 gün ilgisizliği kaldırabilirler mi acaba, zamanı durdurmanın bir yolu olmalı çıkmazlarına batıp çıkarak.

Mesela uygulamak istediğim ama ev halkının tepkisinden ve kızlarım tarafından kötü değerlendirilmekten çekindiğim bir fikrim daha var: Evi beraber toplayıp temizledikten sonra, misafir gelene kadar eve girmemek! Neden olmasın? Yine de neden derseniz?:
Müzeye çevirdiğin evde yaşamaya devam eden 4 kişi olduğu için, evin hazır olduğu zaman ile misafir gelene kadar geçen sürede aynı yerler kaç defa toplanır yine??? : lavaboda havlunun düştüğünü; sehpanın üzerine toka, resim, gazetenin ışık hızıyla nereden nasıl geldiğini; mutfak tezgahının üstünü 5.kez toplamayı; odalarını dağıtmamak için çocukların, oyuncaklarını araya serpip oynamalarını sayabilirim hemen. Kontrol sırasında evin fotoğrafını çekip aile bireylerine dağıtmak istememin de bir sebebi var veya misafiri garaj önünde beklemek: ‘Aa hoşgeldiniz. Biz de bize gidiyorduk.’

Eşim kadar pişkin olup ‘bizim için geliyorlar, evi görmeye değil’ diyemesem de; değişimim sayesinde hem misafirlerin hem de misafirlere hazırlık yapmanın tadını şimdi daha iyi çıkarıyorum.

Mutlu sonu yazmama gerek yok sanırım: Tabii ki yine hep beraber çok güzel bir gün geçirdik!


Kız anası

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen